RADYO TRUVA
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

RADYO TRUVA

RADYO TRUVA MÜZİĞİN YENİ ADRESİ..!
 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 SÜNNET OLAYI

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
radyo_truva
Admin
radyo_truva


Mesaj Sayısı : 118
Yaş : 39
Kayıt tarihi : 02/09/08

SÜNNET OLAYI Empty
MesajKonu: SÜNNET OLAYI   SÜNNET OLAYI Icon_minitimeCuma Eyl. 12, 2008 8:12 pm

Sünnet Olayi


Sünnet olayi;
"bir canliya aci cektirmek,
ancak o canliya yarar saglar ve yarar
canliya cektirilen acidan fazla olursa caizdir"
ser'i kaidesine dayanmaktadir.

Sünnetin hangi yaslarda yapilacagina dair ortak bir görüs yoktur.
Bölgelere göre 7 günlükten 13 yasina kadar degismektedir.
Cocuklarin buluga ermeden sünnet ettirilmeleri
babalarinin bir vazifesidir.
Hz. Peygamber (s.a.s) torunlari
Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i dogumlarinin
yedinci gününde sünnet ettirmisti.

Cocuk buluga erdiginde seriat hükümleriyle yükümlü bulunacak,
ilahî buyruklara göre amel etmekle emrolunacaktir.
O halde bu caga henüz girmeden sünnet olmali,
sünnetli bir sekilde mükellef düzeyine gelmelidir.
Böylece ibadeti, Islamin cizdigi sekilde sihhat kazanir.
Seriatin belirttigi ölcüde dosdogru olarak gerceklesir.

Fakat velinin görevi, cocugun sünnetini,
onun dogumunun ilk günlerinde yerine getirmesi,
düsünmesi ve böyle yapmanin daha uygun oldugunu bilmesidir.
Böylece cocuk kendini tanimaya baslayip
temyiz cagina geldiginde kendisini sünnet olmus bulur.
Ileride bundan ötürü kendi kendisini hesaba cekmez.
Icinde herhangi bir üzüntü ve ürküntü bulunmaz.
Gercekten cocuk akletmeye baslayip esyayi asil anlamiyla
anlamayi idrak edince kendisini sünnet engelini asmis olarak
görmesi güzel ve kolay bir hava olusturur.

Sünnet organinin uc kismini örten derinin en azindan
yarisinin kesilmesidir.
Yaridan az kesilmesi halinde tekrarlanmasi gerekir.
Ebu's-Suud Efendi buna gerek olmadigi seklinde fetva vermistir
(M. Ertugrul Düzdag, Seyhu Î-0slam Ebu's-Suud Efendi Fetvalari,
0stanbul 1972 s.35).

Bazi toplumlarda, kizlarda erkekler gibi sünnet edilirler.
Daha cok gizli olarak icra edilen bu sünnet Misir,
Arabistan ve Cava'da yasayan müslümanlarin
bir kisminda halen mevcuttur.
Bu toplumlarda 0slamiyet öncesi de
sünnetin varligi bilinmektedir.
Islâmiyetin zuhuruyla Islâmi bir anlam kazanmistir.
Bütün 0slam dünyasi dikkate alinirsa
azinlikta kalan yerel bir âdet olarak görülür
(A.J. Wensinck, Hiton, IA, VlI, s. 543).

Klitoris üzerindeki kücük bir parcanin kesilmesi olan,
kadinlarin sünneti rivayete göre
Hz. Ibrahim zamanindan kalmistir ve ilk sünnet olan hanim
Hz. Hacer'dir (Taberi, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi,
cev. Z. K. Ugan, Ankara 1954, I, 371).

Hz. Peygamber, "Sünnet (hitan), erkeklere sünnet,
kadinlar icin fazilettir" (Ahmed b. Hanbel, V, 75;
Ebu Davud Edeb, 167; el-Fethu'r-Rabbânî, XVII, 1312) buyurur.
Bu sünnet, Ebu Hanife ve Imam Malik'e göre mutlak sünnet,
Ahmed b. Hanbel'e göre erkege vacib,
hanimlar icin sünnettir.
Safiî erkek ve kadin arasinda vucûb bakimdan
bir fark görmemistir (el-Fethu'r-Rabbanî, XVII, 1312).
Cogunlugu hanefi olan Türklerde kadinlar sünnet edilmezler.
Ebu's-Suud Efendi kendisine yöneltilen;
"Diyar-i Arap'da avratlari sünnet ederler.
Bu fiil sünnet midir?" sorusuna "el-Cevap:
Müstehaptir" seklinde cevap vermistir
(M. Ertugrul Düzdag, Serhul-Islam Ebu's-Suud Efendi Fetvalari,
Istanbul 1972, s. 35).

Hattabî de;
"Sünnet olmak fiili her ne kadar öteki
sünnetler arasinda sayiliyorsa da
ilim adamlarindan bir coguna göre vacibtir.
Cünkü sünnet olmak hem dinin ve hem dindarligin siaridir.
Müslüman kimsenin kafirden ayirdedilmesi buna baglidir.
Savas alaninda öldürülenler arasinda
sünnetli bir kimseye rastlanilirsa,
digeri de sünnetsiz bulunursa, böyle bir durumda
sünnetli kimse üzerine namaz kilinir, defni saglanir.
Islam kabristanina gömülür" demektedir.

Hasan Basrî "Rasûlüllah, (s.a.s) Efendimize uyarak
bir cok kimseler 0slam'a girdi.
Siyahi, beyazi, Romalisi, Iranlisi, Habeslisi...
Ama bunlardan hic birinin
sünnet olup olmadiklari arastirilmadi.
Sayet sünnet olmak vacib olsaydi,
sözü edilenler sünnet olmadan
Islam dinine kabul edilmezlerdi" demektedir.
Ancak bu delil sünnet olmanin ihtiyari
oldugu ispatlayacak nitelikte degildir.

Zira araplar zaten kesinlikle sünnet olmakta idiler.
Diger taraftan Yahudilere gelince,
bunlar da kesin olarak sünnet olurlardi.
Hristiyanlara gelince onlardan bir grubu sünnet olurken,
diger bazilari da olmazdi.
0slam dinini kabul eden herkes,
ister puta tapan arap olsun, ister yahudi,
ister hristiyan olsun,
Islâmî prensiplerden birinin sünnet olmak oldugunu bilirdi.
Bunu bildigi icin de Islam dinini kabul ettikten hemen sonra
boy abdesti aldiklari gibi sünnet olurlardi.

Yukarida Useym b. Kelîb'in dedesinin Peygamberimiz'e gelerek,
"Kesin olarak Islâmi sectim, müslüman oldum" deyince,
Rasûlüllah (s.a.s) kendisine;
"O halde küfrün killarini kendinden temizleyip at
ve sünnet ol " buyurmasi ve Zührî yoluyla rivayet olunan;
Kim Islâm'a girerse, yasli da olsa sünnet olsun" anlamindaki hadis,
bu hükmü pekistirmektedir.

Peygamberimiz (s.a.s) ise,
ümmetini sürekli hayirli ve mutlu sonuc getiren islere yöneltir
ve onlari baskasindan secip ayiracak hususlari ögretirdi.
Islenip islenmediginin derinligine inmek,
arastirip kontrol etmekle yükümlü degildi.
Onun bu konuda izledigi yol,
Islâma girenleri dis halleri ile kabul etmek
ve degerlendirmekten ibaretti.
Gizli hallerini ise Allah'a birakirdi.

Islam hukuk otoritelerinin sünnet fiilinin
gerekli bir ibadet olmasindaki sebep
ve illetleri söyle göstermislerdir:
Sünnetsiz kimse abdestini ve namazini
bozmaya kendisini arzetmis olur.
Cünkü kesilmedik kalan deri,
cinsel organinin bas kismini tümüyle kapatmaktadir.
Idrar altina girince onu temizlemek hayli güctür.
Böyle bir durumda saglikli bir temizlik
ancak sünnet olmaya baglidir.
Bundan ötürü gerek selef (öncekiler) olsun
gerekse halef (sonrakiler) olsun
bir coklari sünnetsiz kimsenin imamligini
uygun görmemisler ve yasaklamislardir.
Fakat tek basina kildigi namazlarda ise,
devamli idrari damlayan kimse gibi
özür sahibi sayilir.

Sünnet ameliyesi konusunda cehalet sonu sebep olunan,
özür ve ölüm olaylarinda diyet uygulanmistir
(Ibn Ebi Seybe, el-Musannef, Diyet, 130; V/420;
Abdurrezzak, el-Musannef, IX, 470).

Sünnet olayinin,
tib ilminin ilerlemesiyle hikmet degeri daha iyi anlasilmistir.
Erkeklerin sünnet olmadigi toplumlarda rahim hastaliklari orani,
sünnet olan toplumlara göre cok daha fazladir.

Sünnetin dini acidan büyük hikmeti oldugu gibi,
bir cok saglikla ilgili yararlari da vardir.
Bilim adamlari ve özellikle tip doktorlari
bunun olumlu sonuclarini belirtmislerdir.
Bu hususlarin en önemlilerinden
bir kismi sunlardir:

-Sünnet fitratin yani yaratilisin esasidir.
0nsanin dogustan buna ihtiyaci vardir.
Islamin bir prensibi ve serîatin da ünvanidir.

-Sünnet, Rabbimizin Hz. Ibrahim (a.s)'in diliyle mesru kildigi,
hakka yönelik dinin tamamidir.
Yani bunun tamamlayicisidir.
Bu öyle bir dindir ki, kalbleri tevhid,
birlik ve iman boyasiyla boyamis,
bedenleri fitratin özellikleri olan sünnet olmak,
biyik kesmek, tirnaklari kesmek,
koltuk altindaki killari gidermek gibi özelliklerle bezemistir.

Rabbimiz söyle buyuruyorlar:

"Sonra da Biz, Hanif olan,
müsriklerden olmayan 0brahim'in dinine uy,
diye sana vahyettik" (en-Nahl, 16/23).

Bir diger âyette de söyle buyurulmaktadir;
"Allah'in dini boyasi ile boyandik.
Boyasi Allah'dan daha güzel kim vardir?
Biz ancak O'na ibadet ederiz" el Bakara, 2/138

Sünnet müslümani digerlerinden ayirir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://radyotruva.yetkin-forum.com
 
SÜNNET OLAYI
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
RADYO TRUVA :: DİNİ BÖLÜM :: * ISLAM BILGILERI *-
Buraya geçin: